Bir
varmış, bir yokmuş, memleketin birinde bir padişah varmış. Bu padişah,
vatandaşların dertleriyle yakından ilgilenir, çarelerini ararmış. Bir gün
padişah, yanına vezirini de alarak memleketini dolaşmaya çıkmış.
Kendilerini kimseler tanımasın diye de kıyafetlerini değiştirmişler. Gide
gide bir kulübeye gelmişler. Kulübenin önünde onüç, ondört yaşlarında bir
kız çocuğu görmüşler. Padişah sormuş: - Kızım, baban nerede? - Azı çok
etmeye gitti. - Ya annen? - O da biri, iki etmeye gitti. - Eviniz güzel
görünüyor; ama bacası eğri. - Siz bakmayın ona, dumanı doğru çıkar. - Sana
bir kaz yollasam, yolar mısın? - Hem de nasıl. Padişah kıza veda edip
oradan ayrılmış. Bu konuşmaları dikkatlice dinleyen veziri, hiç bir şey
anlamamış. Yolda giderken vezir dayanamayıp padişaha sormuş: - Sultanım, o
kızla neler konuştunuz, ben hiçbir şey anlamadım. - Nasıl anlamazsın canım.
Sen, koskoca bir vezirsin. Saraya döndükten sonra, sana bir hafta zaman
veriyorum. Bu konuşmanın ne demek olduğunu anlayıp söyleyeceksin. Aradan
zaman geçmiş, padişahla veziri saraya dönmüşler. Vezir, hemen izin alıp
yola koyulmuş. Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Bir öğle vakti
köylü kızının kulübesine varmış. Kızı çağırıp kendisini tanıtmış: - O gün
padişahla konuştuğunuz şeyler ne idi? Bana söyle. - Söylerim, ama para
ile. - Olsun, kaç para istersen vereceğim. - Yüz altına söylerim. Vezir
kesesinden çıkardığı yüz altını köylü kızına saymış. Altınları alan kız,
vezirin sorusunu cevaplandırmaya başlamış: - Padişah bana sordu: ''Baban
nerede?'' Ben de: ,,Azı çok etmeye gitti.“ dedim. Yani, babam tarlaya
tohum atmaya gitti. Böylece bir taneden onbeş, yirmi tane olacak.
Padişahın ikinci sorusu, annemin nereye gittiği idi. Ben ''Biri iki etmeye
gitti.” dedim. Yani ebe olan annem doğum yaptırmaya gitti. Bir
anneye, bir de yavru ilave edecek. - Ya o, ''Eviniz güzel; ama bacası eğri
görünüyor.” ne demekti?
- Benim gözüm şehladır. Padişah, bunu amaçladı. Ben de, ''Dumanı doğru
çıkar.” diyerek her şeyi olduğu gibi gördüğümü söyledim. - Bir de kaz
yollama meselesi vardı. O ne demek? - Sana ahmak bir adam yollasam, kaz
yolar gibi paralarını alır mısın, demek istedi. Ben de kabul ettim. İşte
sen ayağınla
geldin. Vezir, bu sözlere biraz kırılmış; ama kıza bir şey söylememiş.
Saraya döndüğünde, başına gelenleri bir bir padişaha anlatmış. Padişah,
kıs kıs gülerek vezirine takılmış: - Bak vezirim, dünyada ne akıllı
insanlar var.
Bir
köylü kızı neler biliyor, nasıl cevaplar veriyor.
|
|
Es war
einmal ein König, der sich um sein Volk kümmerte und stets nach Auswegen
für dessen Sorgen suchte. Eines Tages machte er mit seinem Wesir eine
Reise durch das Land. Damit man sie nicht erkennen konnte, verkleideten
sie sich. Nach einiger Zeit kamen sie zu einer Hütte. Davor stand ein
Mädchen. Der König fragte: "Mädchen, wo ist dein Vater?" "Er ist gegangen,
um aus wenigem viel zu machen." "Ach so. Und deine Mutter?" "Sie ist
gegangen, um aus einem zwei zu machen." "Eure Hütte sieht schön aus, nur
steht der Kamin schief." "Keine Sorge, der Rauch kommt gerade heraus."
"Wenn ich dir eine Gans schicken würde, würdest du sie rupfen?" "O ja! Mit
grosser Freude." Der König verabschiedete sich und machte sich wieder auf
den Weg. Unterwegs fragte der Wesir: "Mein König, ich habe Euer Gespräch
mit dem Mädchen aufmerksam verfolgt, aber nichts verstanden. "Wieso
verstehst du das nicht? Du bist doch ein grosser Wesir. Nach unserer
Rückkehr gebe ich dir eine Woche Zeit, um herauszufinden, was dieses
Gespräch bedeutet hat." Nach einer Weile kamen der König und sein Wesir
zum Schloss zurück. Gleich darauf machte sich der Wesir wieder auf den Weg
zur Hütte des Dorfmädchens. Dort angekommen, rief er es heraus und fragte
es: "Sag mir, Mädchen, was hast du mit dem König gesprochen." "Gut, ich
sage es... aber nur gegen Geld." "Ich kann dir geben, so viel du willst."
"Ich verlange hundert Goldstücke dafür." Der Wesir gab dem Mädchen hundert
Goldstücke. Das Mädchen nahm sie und begann: "Der König hat mich gefragt,
wo mein Vater sei. Ich antwortete, er sei gegangen, um aus wenigem viel zu
machen. Das heisst, mein Vater ging die Saat ausstreuen. Aus einem Korn
gibt es viele Körner. Dann habe ich dem König gesagt, meine Mutter sei
gegangen, um aus einem zwei zu machen. Nun, meine Mutter ist Hebamme. Sie
ging, um einer schwangeren Frau zu helfen. So gibt es aus einer Person
zwei: Mutter und Kind." "Und was bedeutet das: 'Euere Hütte sieht schön
aus, nur steht der Kamin schief'?" "Ich schiele auf einem Auge. Das hat
der König gemeint. Darauf habe ich erwidert: 'Der Rauch kommt gerade
heraus.' Damit habe ich gemeint, dass ich alles sehe, wie es ist." "Gut,
aber was hat es mit der Gans auf sich?" "Er fragte: Wenn er mir einen
dummen Mann schicken würde, ob ich ihn dann wie eine Gans rupfen würde.
Das habe ich mit Ja beantwortet. Und du bist gekommen!" Der Wesir war
verletzt, als er das hörte. Aber er sagte nichts. Zurück im Schloss,
erzählte er dem König alles. Der König lachte und sagte: "Siehst du mein
Freund, wie viele kluge Menschen es gibt! Sogar ein einfaches Dorfmädchen
Weiß vieles und kann solche Antworten geben!"
|