pauker.at

Türkisch almanca [Inf-2]rez

çevir
filtrelesayfa < >
DeutschTürkischkategoritip
mit einem Umfang von 2 Metern
Ausmaß
çevresi 2 metre
in Abständen von 2 Stunden
Zeitangabe, Häufigkeit
her 2 saatte bir
zu 2 Euro das Stück
Kosten, Kauf
tane başına 2 avro
2., zweiter
Ordinalzahlen
ikinci
2, zwei
Kardinalzahlen
iki
Wenn ich in den nächsten 2 Wochen kein Hotel finde für mich und die Kinder, dann werde ich nicht kommen können.
Reise, Unterkunft
Önümüzdeki 2 hafta içinde kendim ve çocuklar için otel bulamazsam gelemem.
2. / zweite / (der, die, das) Zweite ikinci
seit 2 Tagen
Zeitangabe
iki günden beri
'Deli olmak' hat drei Bedeutungen: 1) jdn. sehr lieben, 2) sich sehr ärgern, 3) verrückt werden.
Sprachenlernen / (Bedeutung)
'Deli olmak' - Bunun üç anlamı var: 1) birini çok sevmek, 2) çok sinirlemek, çok kızmak, 3) delirmek.
Ich kann dann 2 Wochen, vielleicht auch etwas länger, bleiben.
Reise
O zaman 2 hafta belki de biraz daha uzun kalabilirim.
er, sie, es (2. Fall) onun
in Abständen von 2 Metern
Entfernung
iki metre aralıklarla
Es ist fast genau 2 Monate her, dass wir uns das letzte Mal gegenüberstanden.
Kontakt, Zeitangabe / (gegenüberstehen)
Birbirimizin karşısında durmamızın üstünden neredeyse tamamen 2 ay geçti.
Das wünsche ich mir schon seit 2 Jahren und immer hat es nicht geklappt.
Absicht, Ergebnis, Lebenssituation / (wünschen) (klappen)
2 senedir istiyorum bunu ama bir türlü olmadı.
Nächstes Jahr werde ich nicht nur für 2 bis 3 Wochen Urlaub in die Türkei kommen.
Reise
Seneye Türkiye'ye 2-3 hafta tatil yapmaya gelmeyeceğim.
Sie kosten 2,90 (/ zwei neunzig).
Einkauf
Onlar 290 (/ iki yüz doksan).
zwei hoch drei, 2 hoch 3
Mathematik
iki üssü üç
Wenn es zu einer Operation kommt, dauert sie 2,5 Stunden. Das ist in diesem Alter schon schwierig. Ameliyat olursa ameliyat 2,5 saat sürecek. O yaşta zor.
einfacher Soldat (OR-1), Gefreiter(OR-2)
m

militär. Ränge
onbaşıSubstantiv
die Zeit zwischen dem 1. und 2. Weltkrieg birinci ve ikinci dünya harbi arasındakı zaman
(harp)
Es sind 2 Jahre vergangen seit unserem ersten Treffen und wir hatten sowohl sehr schöne als auch traurige Tage.
Beziehung
Seninle ılk buluşmamızdan bugüne kadar 2 yılı geçtık ve hem çok güzel günlerımız oldu hemde üzüldüğümüz günler.
Meine Tochter ist in der 2. Klasse des Gymnasiums.
Schule
Kızım lise ikide.
Das tut so weh und dieser Schmerz ist seit zwei Jahren in meinem Herzen.
Befinden / (Herz)
Bu o kadar acı ki. Ve bu acı 2 senedir kalbimde.
(kalp)
Du wolltest mich doch anrufen. Hast du nicht mal 2 Minuten Zeit?
Telefonieren
Beni arayacaktın. İki dakika zamanın bile yok mu?
Dein Pass darf nicht älter als 10 Jahre sein und muss noch zwei Jahre lang gelten (/ gültig sein).
Behördenangelegenheit
Pasaportun 10 seneden eski olmamalı ve en az 2 yıl daha geçerliliği olmalı.
Er kam vor 2 Wochen wegen sehr starker Schmerzen ins Krankenhaus.
Behandlung, Arztbesuch, Schmerz
Ağır ağrıları olduğu için iki hafta evvel hastaneye yatmıştı.
(ağrı, ağrılar)
fasten oruç tutmak
1. Pers. Sing. ich faste (ben) oruç tutuyorum 2. Pers. Sing. du fastest (sen) oruç tutuyorsun 3. Pers. Sing. er fastet sie fastet es fastet (o) oruç tutuyor 1. Pers. Plu. wir fasten (biz) oruç tutuyoruz 2. Pers. Plu. ihr fastet (siz) oruç tutuyorsunuz 3. Pers. Plu. sie fasten (onlar) oruç tutuyorlar [auch: onlar oruç tutuyor] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. ich faste nicht (ben) oruç tutmuyorum 2. Pers. Sing. du fastest nicht (sen) oruç tutmuyorsun 3. Pers. Sing. er fastet nicht sie fastet nicht es fastet nicht (o) oruç tutmuyor 1. Pers. Plu. wir fasten nicht (biz) oruç tutmuyoruz 2. Pers. Plu. ihr fastet nicht (siz) oruç tutmuyorsunuz 3. Pers. Plu. sie fasten nicht (onlar) oruç tutmuyorlar [auch/veya: onlar oruç tutmuyor] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. faste ich? (ben) oruç tutuyor muyum? 2. Pers. Sing. fastest du? (sen) oruç tutuyor musun? 3. Pers. Sing. fastet er? fastet sie? fastet es? (o) oruç tutuyor mu? 1. Pers. Plu. fasten wir? (biz) oruç tutuyor muyuz? 2. Pers. Plu. fastet ihr? (siz) oruç tutuyor musunuz? 3. Pers. Plu. fasten sie? (onlar) oruç tutuyorlar mı? [veya: onlar oruç tutuyor mu?] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. faste ich nicht? (ben) oruç tutmuyor muyum? 2. Pers. Sing. fastest du nicht? (sen) oruç tutmuyor musun? 3. Pers. Sing. fastet er nicht? fastet sie nicht? fastet es nicht? (o) oruç tutmuyor mu? 1. Pers. Plu. fasten wir nicht? (biz) oruç tutmuyor muyuz? 2. Pers. Plu. fastet ihr nicht? (siz) oruç tutmuyor musunuz? 3. Pers. Plu. fasten sie nicht? (onlar) oruç tutmuyorlar mı? [veya: onlar oruç tutmuyor mu?]
Verb
abstürzen
Präsens Şimdiki Zaman Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. ich stürze ab (ben) düşüyorum 2. Pers. Sing. du stürzt ab (sen) düşüyorsun 3. Pers. Sing. er stürzt ab sie stürzt ab es stürzt ab (o) düşüyor 1. Pers. Plu. wir stürzen ab (biz) düşüyoruz 2. Pers. Plu. ihr stürzt ab (siz) düşüyorsunuz 3. Pers. Plu. sie stürzen ab (onlar) düşüyorlar [auch/veya: onlar düşüyor] Futur I Gelecek Zaman Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. ich werde abstürzen (ben) düşeceğim 2. Pers. Sing. du wirst abstürzen (sen) düşeceksin 3. Pers. Sing. er wird abstürzen sie wird abstürzen es wird abstürzen (o) düşecek 1. Pers. Plu. wir werden abstürzen (biz) düşeceğiz 2. Pers. Plu. ihr werdet abstürzen (siz) düşeceksiniz 3. Pers. Plu. sie werden abstürzen (onlar) düşecekler [auch/veya: onlar düşecek]
düşmekVerb
abtreten
Präsens Şimdiki Zaman Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. ich trete ab (ben) bir şeyden vazgeçiyorum 2. Pers. Sing. du trittst ab (sen) bir şeyden vazgeçiyorsun 3. Pers. Sing. er tritt ab sie tritt ab es tritt ab (o) bir şeyden vazgeçiyor 1. Pers. Plu. wir treten ab (biz) bir şeyden vazgeçiyoruz 2. Pers. Plu. ihr tretet ab (siz) bir şeyden vazgeçiyorsunuz 3. Pers. Plu. sie treten ab (onlar) bir şeyden vazgeçiyorlar [auch/veya: onlar bir şeyden vazgeçiyor] Futur I Gelecek Zaman Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. ich werde abtreten (ben) bir şeyden vazgeçeceğim 2. Pers. Sing. du wirst abtreten (sen) bir şeyden vazgeçeceksin 3. Pers. Sing. er wird abtreten sie wird abtreten es wird abtreten (o) bir şeyden vazgeçecek 1. Pers. Plu. wir werden abtreten (biz) bir şeyden vazgeçeceğiz 2. Pers. Plu. ihr werdet abtreten (siz) bir şeyden vazgeçeceksiniz 3. Pers. Plu. sie werden abtreten (onlar) bir şeyden vazgeçecekler [auch/veya: onlar bir şeyden vazgeçecek]
bir şeyden vazgeçmekVerb
heulen ugs /weinen ağlamak
1. Pers. Sing. ich heule (ben) ağlıyorum 2. Pers. Sing. du heulst (sen) ağlıyorsun 3. Pers. Sing. er heult sie heult es heult (o) ağlıyor 1. Pers. Plu. wir heulen (biz) ağlıyoruz 2. Pers. Plu. ihr heult (siz) ağlıyorsunuz 3. Pers. Plu. sie heulen (onlar) ağlıyorlar [auch: onlar ağlıyor] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. ich heule nicht (ben) ağlamıyorum 2. Pers. Sing. du heulst nicht (sen) ağlamıyorsun 3. Pers. Sing. er heult nicht sie heult nicht es heult nicht (o) ağlamıyor 1. Pers. Plu. wir heulen nicht (biz) ağlamıyoruz 2. Pers. Plu. ihr heult nicht (siz) ağlamıyorsunuz 3. Pers. Plu. sie heulen nicht (onlar) ağlamıyorlar [auch: onlar ağlamıyor] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. heule ich? (ben) ağlıyor muyum? 2. Pers. Sing. heulst du? (sen) ağlıyor musun? 3. Pers. Sing. heult er? heult sie? heult es? (o) ağlıyor mu? 1. Pers. Plu. heulen wir? (biz) ağlıyor muyuz? 2. Pers. Plu. heult ihr? (siz) ağlıyor musunuz? 3. Pers. Plu. heulen sie? (onlar) ağlıyorlar mı? [auch: onlar ağlıyor mu?] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. heule ich nicht? (ben) ağlamıyor muyum? 2. Pers. Sing. heulst du nicht? (sen) ağlamıyor musun? 3. Pers. Sing. heult er nicht? heult sie nicht? heult es nicht? (o) ağlamıyor mu? 1. Pers. Plu. heulen wir nicht? (biz) ağlamıyor muyuz? 2. Pers. Plu. heult ihr nicht? (siz) ağlamıyor musunuz? 3. Pers. Plu. heulen sie nicht? (onlar) ağlamıyorlar mı? [auch: onlar ağlamıyor mu?] Aussage Verneinung Frage Verneinende Frage Verb heulen [heulte, habe geheult] ağlamak Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. ich werde heulen (ben) ağlayacağım 2. Pers. Sing. du wirst heulen (sen) ağlayacaksın 3. Pers. Sing. er wird heulen sie wird heulen es wird heulen (o) ağlayacak 1. Pers. Plu. wir werden heulen (biz) ağlayacağız 2. Pers. Plu. ihr werdet heulen (siz) ağlayacaksınız 3. Pers. Plu. sie werden heulen (onlar) ağlayacaklar [auch: onlar ağlayacak] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. ich werde nicht heulen (ben) ağlamayacağım 2. Pers. Sing. du wirst nicht heulen (sen) ağlamayacaksın 3. Pers. Sing. er wird nicht heulen sie wird nicht heulen es wird nicht heulen (o) ağlamayacak 1. Pers. Plu. wir werden nicht heulen (biz) ağlamayacağız 2. Pers. Plu. ihr werdet nicht heulen (siz) ağlamayacaksınız 3. Pers. Plu. sie werden nicht heulen (onlar) ağlamayacaklar [auch: onlar ağlamayacak] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. werde ich heulen? (ben) ağlayacak mıyım? 2. Pers. Sing. wirst du heulen? (sen) ağlayacak mısın? 3. Pers. Sing. wird er heulen? wird sie heulen? wird es heulen? (o) ağlayacak mı? 1. Pers. Plu. werden wir heulen? (biz) ağlayacak mıyız? 2. Pers. Plu. werdet ihr heulen? (siz) ağlayacak mısınız? 3. Pers. Plu. werden sie heulen? (onlar) ağlayacaklar mı? [auch: onlar ağlayacak mı?] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. werde ich nicht heulen? (ben) ağlamayacak mıyım? 2. Pers. Sing. wirst du nicht heulen? (sen) ağlamayacak mısın? 3. Pers. Sing. wird er nicht heulen? wird sie nicht heulen? wird es nicht heulen? (o) ağlamayacak mı? 1. Pers. Plu. werden wir nicht heulen? (biz) ağlamayacak mıyız? 2. Pers. Plu. werdet ihr nicht heulen? (siz) ağlamayacak mısınız? 3. Pers. Plu. werden sie nicht heulen? (onlar) ağlamayacaklar mı? [auch/veya: onlar ağlamayacak mı?]
Verb
aufbürden
Präsens / Şimdiki Zaman 1. Pers. Sing. ich bürde auf (ben) sorumluluk yüklüyorum 2. Pers. Sing. du bürdest auf (sen) sorumluluk yüklüyorsun 3. Pers. Sing. er bürdet auf sie bürdet auf es bürdet auf (o) sorumluluk yüklüyor 1. Pers. Plu. wir bürden auf (biz) sorumluluk yüklüyoruz 2. Pers. Plu. ihr bürdet auf (siz) sorumluluk yüklüyorsunuz 3. Pers. Plu. sie bürden auf (onlar) sorumluluk yüklüyorlar [auch: onlar sorumluluk yüklüyor] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. ich bürde nicht auf (ben) sorumluluk yüklemiyorum 2. Pers. Sing. du bürdest nicht auf (sen) sorumluluk yüklemiyorsun 3. Pers. Sing. er bürdet nicht auf sie bürdet nicht auf es bürdet nicht auf (o) sorumluluk yüklemiyor 1. Pers. Plu. wir bürden nicht auf (biz) sorumluluk yüklemiyoruz 2. Pers. Plu. ihr bürdet nicht auf (siz) sorumluluk yüklemiyorsunuz 3. Pers. Plu. sie bürden nicht auf (onlar) sorumluluk yüklemiyorlar [auch/veya: onlar sorumluluk yüklemiyor] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. bürde ich auf? (ben) sorumluluk yüklüyor muyum? 2. Pers. Sing. bürdest du auf? (sen) sorumluluk yüklüyor musun? 3. Pers. Sing. bürdet er auf? bürdet sie auf? bürdet es auf? (o) sorumluluk yüklüyor mu? 1. Pers. Plu. bürden wir auf? (biz) sorumluluk yüklüyor muyuz? 2. Pers. Plu. bürdet ihr auf? (siz) sorumluluk yüklüyor musunuz? 3. Pers. Plu. bürden sie auf? (onlar) sorumluluk yüklüyorlar mı? [auch/veya: onlar sorumluluk yüklüyor mu?] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. bürde ich nicht auf? (ben) sorumluluk yüklemiyor muyum? 2. Pers. Sing. bürdest du nicht auf? (sen) sorumluluk yüklemiyor musun? 3. Pers. Sing. bürdet er nicht auf? bürdet sie nicht auf? bürdet es nicht auf? (o) sorumluluk yüklemiyor mu? 1. Pers. Plu. bürden wir nicht auf? (biz) sorumluluk yüklemiyor muyuz? 2. Pers. Plu. bürdet ihr nicht auf? (siz) sorumluluk yüklemiyor musunuz? 3. Pers. Plu. bürden sie nicht auf? (onlar) sorumluluk yüklemiyorlar mı? [auch/veya: onlar sorumluluk yüklemiyor mu?] Person Deutsch Türkisch Futur I / Gelecek Zaman 1. Pers. Sing. ich werde aufbürden (ben) sorumluluk yükleyeceğim 2. Pers. Sing. du wirst aufbürden (sen) sorumluluk yükleyeceksin 3. Pers. Sing. er wird aufbürden sie wird aufbürden es wird aufbürden (o) sorumluluk yükleyecek 1. Pers. Plu. wir werden aufbürden (biz) sorumluluk yükleyeceğiz 2. Pers. Plu. ihr werdet aufbürden (siz) sorumluluk yükleyeceksiniz 3. Pers. Plu. sie werden aufbürden (onlar) sorumluluk yükleyecekler [auch/veya: onlar sorumluluk yükleyecek
sorumluluk yüklemekVerb
zweier, zu zweit ikili
je zwei, jeder zwei
Quantität
ikişer
doppelt, zweifach
Quantität
iki kat
Zoll (Längenmaß)
m

engl. = 2,54 cm, osm. ca. 3 cm
parmak, -ğıSubstantiv
einen Berg besteigen
steigen, besteigen, klettern, erklettern, stammen, erscheinen Präsens / Şimdiki Zaman Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. ich steige (ben) çıkıyorum 2. Pers. Sing. du steigst (sen) çıkıyorsun 3. Pers. Sing. er steigt sie steigt es steigt (o) çıkıyor 1. Pers. Plu. wir steigen (biz) çıkıyoruz 2. Pers. Plu. ihr steigt (siz) çıkıyorsunuz 3. Pers. Plu. sie steigen (onlar) çıkıyorlar [auch/veya: onlar çıkıyor] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. ich steige nicht (ben) çıkmıyorum 2. Pers. Sing. du steigst nicht (sen) çıkmıyorsun 3. Pers. Sing. er steigt nicht sie steigt nicht es steigt nicht (o) çıkmıyor 1. Pers. Plu. wir steigen nicht (biz) çıkmıyoruz 2. Pers. Plu. ihr steigt nicht (siz) çıkmıyorsunuz 3. Pers. Plu. sie steigen nicht (onlar) çıkmıyorlar [auch/veya: onlar çıkmıyor] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. steige ich? (ben) çıkıyor muyum? 2. Pers. Sing. steigst du? (sen) çıkıyor musun? 3. Pers. Sing. steigt er? steigt sie? steigt es? (o) çıkıyor mu? 1. Pers. Plu. steigen wir? (biz) çıkıyor muyuz? 2. Pers. Plu. steigt ihr? (siz) çıkıyor musunuz? 3. Pers. Plu. steigen sie? (onlar) çıkıyorlar mı? [auch: onlar çıkıyor mu?] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. steige ich nicht? (ben) çıkmıyor muyum? 2. Pers. Sing. steigst du nicht? (sen) çıkmıyor musun? 3. Pers. Sing. steigt er nicht? steigt sie nicht? steigt es nicht? (o) çıkmıyor mu? 1. Pers. Plu. steigen wir nicht? (biz) çıkmıyor muyuz? 2. Pers. Plu. steigt ihr nicht? (siz) çıkmıyor musunuz? 3. Pers. Plu. steigen sie nicht? (onlar) çıkmıyorlar mı? [auch/veya: onlar çıkmıyor mu?] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. ich werde steigen (ben) çıkacağım 2. Pers. Sing. du wirst steigen (sen) çıkacaksın 3. Pers. Sing. er wird steigen sie wird steigen es wird steigen (o) çıkacak 1. Pers. Plu. wir werden steigen (biz) çıkacağız 2. Pers. Plu. ihr werdet steigen (siz) çıkacaksınız 3. Pers. Plu. sie werden steigen (onlar) çıkacaklar [auch: onlar çıkacak] Futur I / Gelecek Zaman Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. ich werde nicht steigen (ben) çıkmayacağım 2. Pers. Sing. du wirst nicht steigen (sen) çıkmayacaksın 3. Pers. Sing. er wird nicht steigen sie wird nicht steigen es wird nicht steigen (o) çıkmayacak 1. Pers. Plu. wir werden nicht steigen (biz) çıkmayacağız 2. Pers. Plu. ihr werdet nicht steigen (siz) çıkmayacaksınız 3. Pers. Plu. sie werden nicht steigen (onlar) çıkmayacaklar [auch/veya: onlar çıkmayacak] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. werde ich steigen? (ben) çıkacak mıyım? 2. Pers. Sing. wirst du steigen? (sen) çıkacak mısın? 3. Pers. Sing. wird er steigen? wird sie steigen? wird es steigen? (o) çıkacak mı? 1. Pers. Plu. werden wir steigen? (biz) çıkacak mıyız? 2. Pers. Plu. werdet ihr steigen? (siz) çıkacak mısınız? 3. Pers. Plu. werden sie steigen? (onlar) çıkacaklar mı? [auch/veya: onlar çıkacak mı?] Person Deutsch Türkisch 1. Pers. Sing. werde ich nicht steigen? (ben) çıkmayacak mıyım? 2. Pers. Sing. wirst du nicht steigen? (sen) çıkmayacak mısın? 3. Pers. Sing. wird er nicht steigen? wird sie nicht steigen? wird es nicht steigen? (o) çıkmayacak mı? 1. Pers. Plu. werden wir nicht steigen? (biz) çıkmayacak mıyız? 2. Pers. Plu. werdet ihr nicht steigen? (siz) çıkmayacak mısınız? 3. Pers. Plu. werden sie nicht steigen? (onlar) çıkmayacaklar mı? [auch/veya: onlar çıkmayacak mı?]

steigen, besteigen, klettern, erklettern, stammen, erscheinen
bir dağa çıkmak
çıkmak

çıkmak
Verb
sonuç garantisiz Generiert am 16.11.2024 1:08:52
Yeni kayıtkaydları kontrol etIm Forum nachfragenandere Quellen (TR) Häufigkeit
Ä
  <-- Eingabehilfe einblenden - klicken