| Deutsch▲▼ | Türkisch▲▼ | kategori | tip | |
|
Schmerz m |
acı | | Substantiv | |
|
scharf |
acı | | Adjektiv | |
|
heftig, bitterlich [Weinen] |
acı acı | | Adverb | |
|
bitter, schmerzhaft |
acı | | Adjektiv | |
|
Ich möchte nicht mehr so leiden müssen.
Befinden |
Ben artık bu kadar acı çekmek istemiyorum. | | | |
|
Ich leide so sehr darunter, dich nicht sehen zu können, das kannst du dir gar nicht vorstellen.
Sehnsucht, Befinden |
Seni göremediğim için hayal edemeyeceğin kadar acı çekiyorum. | | | |
|
leidgeprüft |
acı görmüş | | Adjektiv | |
|
Leid zufügen, Schmerzen bereiten, Kummer bereiten |
acı vermek | | | |
|
viel Schweres durchmachen müssen
Lebenssituation |
acı çekmek | | Redewendung | |
|
Gewissensbisse haben |
acı çekmek | | Redewendung | |
|
Schmerzen haben |
acı çekmek | | Verb | |
|
Unglück erfahren |
acı basmak | | Redewendung | |
|
Leid erfahren
Lebenssituation |
acı basmak | | Redewendung | |
|
Hab Erbarmen (/ Mitleid) mit mir!
Mitgefühl |
Acı bana. | | Redewendung | |
|
Schmerzen erleiden |
acı çekmek | | Verb | |
|
Cayennepfeffer m
Gewürze |
acı biber, kırmızıbiber | | Substantiv | |
|
Denken tut weh!
Spruch |
Düşünmek acı verir. | | | |
|
Das tut weh.
Schmerz, Reaktion |
Bu acı veriyor. | | | |
|
Das tut mir weh! / Es berührt mich schmerzlich. geh
Reaktion, Mitgefühl |
Bana acı veriyor. | | | |
|
Dein Misstrauen ist verletzend.
Konflikt |
Güvenmemen acı veriyor! | | | |
|
Es tut mir weh.
Gefühle, Körpergefühle / (wehtun) |
Bana acı veriyor. | | | |
|
Diese Medizin (/ dieses Medikament) schmeckt bitter. |
Bu ilaç acı. | | | |
|
Ein Freund sagt auch bittere Wahrheiten.
Türk. Sprichwort; Freundschaft |
Dost acı söyler. | | | |
|
Das ist hart (/ bitter) für ihn.
Mitgefühl |
Onun için acı. | | | |
|
Unkraut vergeht nicht.
Sprichwort |
Acı patlıcanı kırağı çalmaz
(wörtlich: Der bitteren Aubergine kann der Frost nichts anhaben) | | | |
|
Ich weiß, wie du leidest.
Mitgefühl, Befinden / (leiden) |
Nasıl acı çektiğini biliyorum. | | | |
|
Er (/ Sie) leidet unter Kopfschmerzen. |
O, baş ağrısından acı çekiyor. | | | |
|
Du hast ihm/ihr so viel Schmerz bereitet.
Beziehungskonflikt |
Sen ona çok acı çektiriyorsun. | | | |
|
Webseite ffemininum, Website f
Internet |
web sitesi | | Substantiv | |
|
Manchmal tut es sehr weh, die Wahrheit zu kennen. |
Bazen, gerçeği bilmek çok acı verir. | | | |
|
Weißt du, wie weh diese Worte tun?
Befinden, Kritik |
Bu sözler ne kadar acı biliyor musun? | | | |
|
Auch mir tut es weh, ohne dich zu sein.
Sehnsucht / (wehtun) |
Ben de aynı senin gibi acı hissediyorum sensiz. | | | |
|
Warum tut es nur so unglaublich weh, einen Menschen zu vermissen? |
Bir insanı özlemek neden bu kadar acı veriyor? | | | |
|
Bitte schreibe mir eine Antwort, auch wenn es mir weh tut, sag's ehrlich.
Beziehungskonflikt |
Lütfen bir cevap yaz, bana acı verse de, doğru söyle. | | | |
|
Kannst du dir nicht vorstellen, wie sehr ich dich vermisse? Wie sehr mein Herz vor Sehnsucht nach dir schmerzt?
Sehnsucht |
Seni ne kadar özlediğimi düşünemiyor musun? Kalbimin hasretinden ne kadar acı çektiğini? | | | |
|
Das tut so weh und dieser Schmerz ist seit zwei Jahren in meinem Herzen.
Befinden / (Herz) |
Bu o kadar acı ki. Ve bu acı 2 senedir kalbimde.
(kalp) | | | |
|
unter dem Gesichtspunkt; in ... Hinsicht |
açıdan
(açı) | | | |
|
in Anbetracht |
açısından
(açı) | | | |
|
Halte mich bitte aus eurem Streit raus! Mahmut hat mir persönlich nichts getan.
Konflikt |
Lütfen kavganıza beni karıştırma. Mahmut'la benim bir acı veremediğim yok. | | | |
|
innenpolitisch gesehen
Politik |
iç politika açısından
(açı) | | | |
|
Aspekt, Winkel, Gesichtswinkel m |
açı | | Substantiv | |
|
Dass ich jetzt nicht bei Dir sein kann, tut meinem Herzen weh, aber bald sehe ich dich ja wieder!
Sehnsucht / (Herz) (wiedersehen) |
Şu an yanında olamam kalbime acı veriyor ama yakında seni göreceğim zaten!
(kalp) | | | |
|
stumpfer Winkel mmaskulinum
Mathematik, Geometrie |
geniş açı | | Substantiv | |
|
Begebt euch in Gesellschaft von Menschen, die zuvor vom Leid geprüft wurden (/ Schmerz erfahren haben)! Denn sie wissen den Wert des Wohlergehens zu schätzen.
Spruch |
Daha önce acı çekmiş biriyle birlikte olun! Çünkü onlar mutluluğun değerini iyi bilirler. | | | |
|
Was habe ich dir getan, dass du denkst, du hast das Recht mir so weh zu tun?
Beziehungskonflikt, Verhalten |
Ben sana ne yaptım ki kendinde bana acı çektirmek için böyle bir hak görüyorsun? | | | |
|
Dir kam gar nicht in den Sinn, dass ich leide. Weil du nach wie vor nicht verstehst, wie verletzend dein Verhalten ist.
Beziehungskonflikt, Befinden |
Benim acı cektiğim bile aklına gelmemiştir. Cünkü hâlâ davranısının ne kadar kırıcı olduğunu farkında değilsin. | | | |
|
Du hast es geschafft, an einem einzigen Tag alles zu zerstören. All das, wofür wir vier Jahre lang gekämpft, gelitten und gehofft haben.
Beziehungskonflikt, Vorwurf |
Bir tek günde bunların hepsini yıkmayı başardın. Dört yıl mücadele ettiğimiz, umut ettiğimiz ve acı cektiğimiz her şeyi. | | | |
|
Je länger ich dich nicht sehe, um so schlimmer wird es. Die letzten Wochen waren für mich die Hölle. Nicht bei dir zu sein, tut unbeschreiblich weh.
Sehnsucht, Trennung |
Ne kadar uzun zaman görmesem, o kadar kötü oluyor. Son haftalar benim icin cehennem gibiydi. Yanında olmamak tarif edilmez bir acı veriyor. | | | |
|
Aber ist es wirklich ein Grund mich, komplett zu ignorieren? Du weißt ganz genau, wie ich zu Hause sitze und leide.
Konflikt |
Fakat bu beni komple yoksaymanın sebebi mi? Evde oturup ve açi çektiğimi çok iyi biliyorsun. | | | |
|
schmerzlos, schmerzfrei |
acısız
(acı = Schmerz) | | Adjektiv | |
|
Ich habe immer noch viele Schmerzen.
Befinden, Arztbesuch |
Hâlâ bir çok acım var.
(acı = Schmerz) | | | |
sonuç garantisiz Generiert am 15.11.2024 12:19:02 Yeni kayıtkaydları kontrol etIm Forum nachfragenandere Quellen (TR) Häufigkeit 1 |