| Deutsch▲▼ | Türkisch▲▼ | Category | Type | |
|
gebrochenes Deutsch sprechen
Verständigung |
bozuk Almanca konuşmak | | | |
|
Ich kann jetzt nicht sprechen.
Telefon, Konversation |
Şimdi konuşamıyorum. | | | |
|
Er will nicht darüber sprechen.
Information |
O, bunun hakkında konuşmak istemiyor. | | | |
|
Wir sprechen dauernd Türkisch.
Sprachenlernen |
Hep Türkçe konuşuyoruz. | | | |
|
wir sprechen |
konuşuyoruz | | | |
|
miteinander sprechen
Kommunikation, Konversation |
beraberce konuşmak | | Verb | |
|
Ich habe für ihn (/ in seinem Namen) gesprochen.
(Name) (sprechen) |
Onun adına konuştum.
(ad) (konuşmak) | | | |
|
sprechen (mit) |
konuşmak (ile) | | Verb | |
|
sie sprechen |
konuşuyorlar | | | |
|
geziert sprechen
Sprechweise |
nazlı konuşmak | | | |
|
Wir sollten mal in Ruhe miteinander sprechen!
Kommunikation, Konflikt |
Birbirimizle sakince konuşmalıyız. | | | |
|
aus Erfahrung sprechen
Wissen |
tecrübesiyle konuşmak | | | |
|
nicht sprechen können |
konuşamamak | | | |
|
das Tischgebet sprechen
Religion, Essen |
sofra duası (→ dua) yapmak | | | |
|
von etw. sprechen |
-den söz etmek | | Verb | |
|
seine Gebete sprechen
Religion |
duasını etmek
(dua) | | | |
|
Sprechen sie plplural Englisch? |
Onlar İngilizce konuşuyorlar mı? | | | |
|
ein Urteil sprechen
Gericht |
bir hüküm vermek | | | |
|
aus Erfahrung sprechen |
tecrübesiyle konuşmak | | | |
|
Kann ich mit Ihnen (/ dir) unter vier Augen sprechen?
Sprechweise |
Sizinle (/ Seninle) başbaşa görüşebilir miyim? | | | |
|
Sie ist nicht gut auf ihn zu sprechen.
Konflikt |
Ondan bahsetmeyi pek sevmiyor. | | Redewendung | |
|
vor Scham nicht sprechen |
üzüntüden hiç konuşmamak | | Redewendung | |
|
unter vier Augen sprechen
Konversation |
göz göze konuşmak | | | |
|
Er kann kaum sprechen.
Symptome, Behinderung |
O, neredeyse konuşamıyor. | | | |
|
Sprich bitte nicht so schnell!
Verständigung / (sprechen) |
Çok hızlı konuşma lütfen.
(konuşmak) | | | |
|
durch die Nase sprechen
Sprechweise |
burundan konuşmak | | | |
|
nennen; darüber sprechen (mit) transitiv |
-e bahsetmek | | Verb | |
|
Gelegenheit ffemininum zu sprechen; Gesprächsmöglichkeit f
{)Kommunikation, Konversation)} |
konuşma fırsatı | | Substantiv | |
|
Das Kind kann nicht sprechen.
Behinderung |
Çocuk konuşamıyor. (> konuşamamak) | | | |
|
Sprechen Sie laut (/ lauter)!
Sprechweise |
Yüksek sesle konuşun. | | | |
|
Wir sollten zuerst miteinander sprechen.
Überlegung |
Önce konuşmalıyız. | | | |
|
mit gedämpfter Stimme sprechen, raunen intransitiv
Sprechweise |
mırıl mırıl konuşmak | | Verb | |
|
von jemandem (/ über jemanden) sprechen
Konversation |
birisi hakkında konuşmak | | | |
|
Wir können jetzt nicht sprechen.
Konversation |
Şimdi konuşamayız. | | | |
|
auf etw zu sprechen kommen
Konversation, Diskussion |
bir konuya gelmek | | Verb | |
|
Englisch sprechen können |
İngilizce konuşabilmek | | Verb | |
|
Hör auf, in Rätseln zu sprechen!
Konversation, Kritik |
Bilmece gibi konuşmayı bırak. | | | |
|
mit jemandem über etwas sprechen (/ reden) transitiv |
-ile -den konuşmak | | Verb | |
|
Worüber möchtest du mit mir sprechen ?
Konversation |
Benimle ne hakkında konuşmak istiyorsun? | | | |
|
Worüber möchtest du mit mir sprechen?
Konversation |
Benimle neler konuşmayı istiyorsun? | | | |
|
Er fing an zu sprechen.
(anfangen) |
O, konuşmaya başladı. | | | |
|
Ich möchte mit einem Arzt sprechen.
Arztbesuch |
Doktorla konuşmak istiyorum. | | | |
|
Ich sollte mit ihm sprechen (/ reden).
Kommunikation |
Onunla konuşmalıyım. | | | |
|
Ich wollte mit dir darüber sprechen.
Kommunikation |
Bunun hakkında seninle konuşmak istedim. | | | |
|
Hör auf, Deutsch zu sprechen!
(aufhören) |
Almanca konuşmayı kes.
(kesmek) | | | |
|
Ich weiß, dass du immer ehrlich mit mir gesprochen hast.
Kommunikation, Beziehung, Lob / (sprechen) |
Benimle her zaman dürüstçe konuştuğunu biliyorum.
(konuşmak) | | | |
|
Er hat Probleme mit dem Sprechen.
Behinderung |
Onun konuşma zorluğu var. | | | |
|
andeuten, durchklingen lassen, durch die Blume sprechen
Sprechweise, Information |
ima etmek; üstü kapalı söylemek; dolaylı anlatmak | | | |
|
Bitte sprechen Sie etwas langsamer!
Verständigung |
Lütfen daha yavaş konuşunuz. | | | |
|
Wir sehen (/ sprechen) uns später.
Verabredung |
Sonradan görüşürüz. | | | |
|
Wir sprechen uns später! [Drohung]
Konflikt |
(Sonra) görüşürüz! | | | |
|
Er versuchte mit ihr (/ mit Nele) zu sprechen.
Kommunikation |
O, onunla (/ Nele ile) konuşmaya çalıştı. | | | |
|
Könnten Sie vielleicht etwas lauter sprechen?
Verständigung, Konversation |
Biraz daha yüksek sesle konuşur musunuz? | | | |
|
Ich liebe es, Französisch (/ Spanisch) zu sprechen. |
Fransızca (/ İspanyolca) konuşmayı seviyorum. | | | |
|
Du solltest nicht so laut sprechen!
Aufforderung, Erziehung |
Çok yüksek sesle konuşmamalısın. | | | |
|
Du hast nie Zeit, mit mir zu sprechen.
Beziehungskonflikt, Kritik |
Benimle konuşmak için hiç zamanın yok. | | | |
|
Mit mir hat man noch nie so gesprochen.
(sprechen) |
Benimle asla böyle konuşulmadı.
(konuşulmak = Passiv von konuşmak) | | | |
|
Ich möchte mit dir persönlich darüber sprechen.
Kommunikation |
Seninle kişisel olarak konuşmak istiyorum. | | | |
|
Ich wusste nicht, dass du Französisch sprechen kannst.
Sprachen |
Fransızca konuştuğunu bilmiyordum. | | | |
Result is supplied without liability Generiert am 11.11.2024 12:07:51 new entryCheck entriesIm Forum nachfragenother sources (TR) Häufigkeit 2 |