| Deutsch▲▼ | Türkisch▲▼ | Kategorie | Typ | |
|
Realität; Wahrheit f |
gerçek (-ği)
(gerçeği) | | Substantiv | |
|
jemandem die Wahrheit (ins Gesicht) sagen
Zwischenmenschliches, Konflikt |
birine gerçeği (yüzüne) söylemek | | Redewendung | |
|
gerade Richtung ffemininum; Richtigkeit ffemininum, Wahrheit ffemininum, Ehrlichkeit ffemininum |
doğruluk | | Substantiv | |
|
ein Körnchen Wahrheit |
bir zerre gerçek | | Redewendung | |
|
die Wahrheit herausfinden
Information, Geheimnis |
gerçeği bulmak | | | |
|
der Wahrheit entsprechend |
gerçeğe uygun | | | |
|
Wahre nneutrum, Wahrheit f |
hakikat | | Substantiv | |
|
die Wahrheit sagen
Sprechweise |
harbi konuşmak | | | |
|
Er/Sie würde die Wahrheit nicht verkraften können. |
Gerçeği kaldıramaz. (→ kaldırmak)
(gerçek) | | Redewendung | |
|
verkraften [Wahrheit], vertragen [Alkohol] |
kaldırmak
(Kausativ zu kalkmak) | | Verb | |
|
Ich kenne die Wahrheit. |
Ben gerçeği biliyorum. | | | |
|
nackte Wahrheit ffemininum |
katıksız gerçek | | Substantiv | |
|
Um die Wahrheit zu sagen, ...
Konversation |
Gerçeği söylemek gerekirse, ... | | | |
|
jemandem die ungeschminkte Wahrheit sagen |
gerçekleri birinin yüzüne vurmak | | Redewendung | |
|
der Wahrheit ins Gesicht sehen |
gerçekle yüzleşmek | | Verb | |
|
Sie kennen die Wahrheit nicht. |
Onlar gerçeği bilmiyorlar. | | | |
|
Das ist die reine Wahrheit. |
Bu tamamen gerçek. | | | |
|
Sag mir immer die Wahrheit!
Aufforderung |
Bana her zaman doğruları söyle. | | | |
|
Ich verkrafte die Wahrheit, aber ich verkrafte es nicht, wenn man mich belügt!
Lügen / (verkraften) (belügen) |
Gerçekleri kabullenirim ama yalanı kabullenemiyorum!
(gerçekler) (yalan) (kabullenmek) | | | |
|
Weiche nicht von der Wahrheit ab!
(abweichen) |
Doğrudan şaşma! | | | |
|
Die Wahrheit liegt in der Mitte. |
Gerçek ortada yatıyor. | | | |
|
Du weißt, wer die Wahrheit sagt.
Beurteilung |
Kimin gerçekleri söylediğini biliyorsun. | | | |
|
um die Wahrheit zu sagen; offen gesagt
Meinung, Mitteilung, Diskussion |
gerçeği söylemek gerekirse | | | |
|
Du sagst es sehr richtig. / Du sagst die Wahrheit.
Zustimmung |
Çok doğru söylüyorsun. | | | |
|
Manchmal tut es sehr weh, die Wahrheit zu kennen. |
Bazen, gerçeği bilmek çok acı verir. | | | |
|
Er lügt. Ich hingegen habe nur die Wahrheit gesagt
Lügen, Richtigstellung |
O, yalan söyledi. Ben ise sadece doğruları.
(yalan söylemek) | | | |
|
Er hatte nicht den Mut, ihr die Wahrheit zu sagen.
Konflikt |
Onun ona doğruyu söyleyecek cesareti yoktu. | | | |
|
Er sagte nicht die Wahrheit darüber, wo er gewesen war.
Aufenthalt, Lügen |
O, nerede olduğu hakkında gerçeği söylemiyordu. | | | |
|
Soll (doch) alles Lüge sein, meine einzige Wahrheit sollst du sein.
Liebe, Beziehung |
Her şey yalan olsun, bir tek sen ol gerceğim. | | | |
|
Mir wäre lieber, du hättest ihm nicht die Wahrheit gesagt.
Meinung, Kritik, Konflikt |
Ona gerçeği söylememeni tercih ederdim. | | | |
|
Deine Wahrheit hat immer einen Preis. Auch für denjenigen, der die Wahrheit verschweigt.
Spruch |
Gerçeğin her zaman bir bedeli vardır. Gerçeği gizleyene de... | | | |
|
Glaubst du wirklich (/ im Ernst), er sagt die Wahrheit?
Skepsis |
Onun gerçeği söylediğine sahiden inanıyor musun? | | | |
|
Schau mir in die Augen, damit ich weiß, ob du die Wahrheit sagst!
Lügen, Erziehung |
Gözlerime bak, böylece gerçeği söyleyip söylemediğini bilirim. | | | |
|
Sag mir jetzt (mal) die Wahrheit, oder bin ich dir das nicht wert?
Beziehungskonflikt |
Şimdi bana doğruyu söyle, senin için hiç değerim yok mu? | | | |
|
Ich bin sehr verletzt, aber ich danke dir, dass du mir die Wahrheit geschrieben hast.
Beziehungskonflikt |
Çok kırıldım ama yine de teşekkür ederim bana gerçeği yazdığın için. | | | |
|
Bildet euch selbst eure Meinung und habt Zweifel. Die Wahrheit ist nie schwarz oder weiß.
Spruch |
Kendiniz fikir oluşturun ve şüphelenin. Gerçek hiç bir zaman siyah veya beyaz değildir. | | | |
|
echt |
hakikatli
(hakikat = Wahrheit) | | Adjektiv | |
Ergebnis ohne Gewähr Generiert am 15.11.2024 20:51:40 neuer EintragEinträge prüfenIm Forum nachfragenandere Quellen Häufigkeit 1 |